SOLİDERİZM
Toplumu soylu-köylü, burjuva-proleterya, ayan-avam gibi sınıfsal , Türk-Kürt-Ermeni gibi ırksal veya Hristiyan-Müslüman-Musevi gibi dinsel ayrım yapma yerine tek bir tip vatandaşlığı savunur. Özel mülkiyeti kabul ederken devletçi bir ekonomiyi savunur. Dinsel farklılığı kabul etmediği için laik bir devlet anlayışını benimsemiştir.
Soliderizm (tenasütçülük) yani halkçılık anlamına gelir. Soliderizm (tenasütçülük) Türk toplum bilimci Ziya Gökalp’in ortaya koyup disipline ettiği bir doktrindir.
Emile Durkheim, Alfred Foillee, Paul Cauwes ve Charles Gide gibi düşünürlerin savunduğusosyolojizmden etkilenilerek zamanın şartlarına uyarlanarak soliderizm düşüncesi oluşmuştur.
Sosyolojizmin ve korporatizmin yan dalı veya alt dalı olduğu da ifade edilmiştir. Bazı yönlerisosyolojime ve korporatizme benzesede bir çok yönden soliderizm farklıdır.
Soliderizm bir anlamda sosyalizm ve kapitalizmin sivri ve zararlı uçlarını törpüleyerek ortasını bulmayaçalışmıştır. Soliderizmi disipline eden Ziya Gökalp Türk toplumunun sanayileşmediği ve ferdidavranamayacağı için kapitalist olamayacağını, özgürlüğüne düşkün olduğu içinde sosyalistolamayacağını savunmuştur.
İlk olarak 3 Cumhuriyetle birlikte Fransa’da uygulanmıştır. Kapsamlı olarak uygulanışı cumhuriyetTürkiye’sinde olmuş ve devletin temel ideolojisini oluşturmuştur. Türk devlet hayatına 1908 de ikincimeşrutiyetle birlikte giren soliderizm genç cumhuriyetin kurulmasıyla içeride kendine elverişli birortam elde etmiş Bolşevik Rusya sayesinde dış destek elde etmiştir.
İdeolojiyi geliştiren ve uygulamalarını gözlemleyen kişi soliderizmin ikinci en büyük savunucusu olanMoiz Kohen (Tekin Alp) dir. Soliderizmi tam anlamıyla uygulayan devlet adamı Mustafa Kemal’dir.Modern Türk devletinin ideolojisi soliderizmdir. Mustafa Kemal’in ilkeleri ve devletin temeldeğerlerinden olan Halkçılık ve Devletçilik ilkeleri soliderizmin sonucudur.
Soliderizm ideolojisinin tatbikinin üzerinden yüz yıl geçmesine rağmen ilk günkü katılığında uygulanmasa da hala Türk devlet politikası ve bürokrasisi üzerindeki etkileri hala gözlemlenebilmektedir.
Soliderizm laiklik ve milliyetçilik özelliklerinden dolayı geniş toplum kesimleriyle çatışma içine girmiştir. Laiklik ilkesinden dolayı seküler yani dini aidiyet hissetmeyen veya dinin etkisini yaşantısında hissetmek istemeyen bir toplum oluşturma gayesindedir. Bu günkü güncel tartışma konuları üzerinden ele almak gerekirse deist ve ateist arası bir din algısına sahip bir toplum oluşturmaya çalışmaktadır. Bu durum devlet idaresiyle nasıl bir ilişki kurması gerektiğinden, aile içi ilişkilere, gündelik hayatta nasıl davranması gerektiğinden, en mahrem yatak odasında nasıl davranılması gerektiğine, hangi davranışların suç teşkil edip hangi cezalara çarptırılmasından hangi davranışların ödüllendirilmesi gerektiğine kadar detaylı bir müdahale ve uygulamayı ön gören islam diniyle çelişiyordu. Bu nedenle islam dininin emirlerini hayatına tatbik etmek isteyenler soliderist politikalar ile çatışma içinde bulurlar kendilerini. Soliderist yorumlanmış laiklik algısı kendisi dini reddeder yani ateisttir. Ancak inanmak isteyenlerin inançlarına müdahale etmek istemez taki inananlar inandıkları dinin emirlerini sosyal hayatta uygulamak isteyene kadar. İnanç özgürlüğü ancak deist olmaya izin verir. Bundan ilerisi suçtur. Gözetim altında olması gerekir. Devlet din üzerinde söz söyleme hakkına sahiptir. Dini ve dinin yaşantısını istediği gibi kısıtlayabilir veya serbest bırakabilir.
Diğer bir çatışma konusu milliyetçiliktir. Türkiye’de uygulanan soliderizm de Türk milliyetçiliği benimsenmiştir. Türk kökenli olsun veya olmasın devletin sınırları içinde yaşayan herkes Türk sayılır, Türkçe konuşmaya mecburdur. Kişi eşya ve yer adlarının Türkçe olma zorunluğu vardır. Türkçe karşılığı olmayan kelimelere Türkçe isim bulmakla görevli Türk Dil Kurumu isimli bir kurum mevcuttur.
Bu tür Türkçü uygulamalar toplumun ikinci büyük etnik kökenini oluşturan Kürtler için faşizan bir uygulama olarak değerlendirilmektedir. Bunu bahane eden Kürt ayrılıkçıları Kürtlerin kendi devleti olması gerektiğini savunur. Kürt devleti kurulması için çalışan bir çok örgüt ve organizasyon mevcuttur. Bunların en bilineni PKK (Kürdistan İşci Partisi) ismiyle bilinen sol fraksiyonlu sosyalizmi benimsemiş örgüttür. İşin ironik tarafı PKK organizasyonu Türk faşizmini bahane ederek Kürt faşizmi uygulamaktadır. Örgüt sahada uygulama imkanı bulduğu bölgelerde soliderizmin en katı halini uygulamaktadır. Bu haliyle düşmanına benzeyen bir kurum görüntüsü sergilemektedir.